Ankara’da faaliyet gösteren Ortadoğu Hastaneleri Grubu’nun kurucularından Eyüp Özeren, özel hastanelerin de kamu hizmeti verdiğini belirterek, “Sağlık Bakanlığımızın, ‘100 hastanın 75’ini kamu olarak ben vereceğim. Yüzde 25’ini özel sektör verecek. 100 doktorun 75’i kamu olarak bende çalışacak, 25’i özelde çalışacak’ uygulaması ile bir denge sağlanmış oluyor.” dedi.
Anadolu Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çetin,Ortadoğu Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Özeren’i ziyaret etti.

İlk, orta ve lise eğitimini Kırşehir’in Mucur ilçesinde, yüksek öğrenimi ise Ankara Üniversitesi Tıp Fakültes’inde tamamlayan Kırşehirli Eyüp Özeren, anadolugazete.com.tr muhabirine yaptığı açıklamada, 1981 yılında Ankara’nın ilk özel polikliniği olan Ortadoğu Polikliniğini kurduklarını, ardından 2006 yılında Büyük Ortadoğu Tıp Merkezini kurduklarını, 2009 yılında ise Türkiye Diyanet Vakfı’ndan 29 Mayıs Hastanesini aldıklarını, ve bu hastanenin ‘Ortadoğu 19 Mayıs Hastanesi’ olarak Ankara Dikmen’de hizmet vermeye devam ettiğini söyledi.
ANKARA’NIN İLK REHABİLİTASYON ÖZEL HASTANESİ İNCEK’TE
2016 yılında ise ulaşım açısından büyük kolaylığa sahip bir konumda yer alan Ankara Yenimahalle, İvedik Caddesi’nde Ortadoğu Hastanesini açtıklarını belirten Özeren, bu hastanenin 100 yataklı olduğunu, günlük Bin’e yakın hastaya hizmet verdiklerini ve ayda 500’ün üzerinde ameliyat yaptıklarını kaydetti. Ankara’da vatandaşa kaliteli hizmet sunmaktan ödün vermeyen Ortadoğu Grubu, 2021 yılında İncek’te Ankara’nın ilk rehabilitasyon özel hastanesi olan Ortadoğu Fizik Tedavi Hastanesini açtı. Bu hastanenin 182 yataklı olup, başta dahiliye, genel cerrahi, kadın doğum, çocuk olmak üzere birçok branşta hizmet verdiğini aktaran Başkan Özeren, “100 yataklı hastanelerin ideal olduğunu ve bu sayede hastanelerin daha verimli yönetilebileceğini belirtti. Ayrıca, hastane bünyesinde 400’ün üzerinde çalışanın bulunduğunu ve bu çalışanların aile bütçelerine katkı sağladığını ifade etti.

“BİLİMSEL VE ETİK KURALLARA UYGUN OLARAK ÇALIŞIYORUZ”
25 yıl devlet kurumlarında çalıştıktan sonra emekliye ayrılan, 1997-1998 döneminde Ankara Sağlık Müdürlüğü görevinde bulunan ve Ortadoğu Hastanelerinde mesleğini hala severek sürdüren Özeren, hastanelerinde gereksiz tetkik ve ameliyat yapılmadığının altını çizerek, “Bilimsel ve etik kurallara uygun olarak çalışıyoruz. Hem devletimizin hem vatandaşlarımızın hem de çalışanlarımızın hak ve hukuklarını gözeterek hizmet sunuyoruz.” dedi.

Özel hastanelerin kamu hizmeti verdiğini vurgulayan Özeren, “Sağlık Bakanlığımız sürekli özel sağlık sektörünü denetliyor. Aynı zamanda Çalışma Bakanlığımız da sık sık denetimler yapıyor. Yönetmelikler var. O yönetmeliğe göre kalite denetimi de oluyor. Kalite denetiminde, Türkiye genelinde en başarılı kalite yüksek puanı alan hastanelerden biriyiz.” diye konuştu.

”SAĞLIKÇILARA ŞİDDET VE DEĞERSİZLEŞİTMENİN SON BULMASI LAZIM”
Ankara’da faaliyet gösteren Orta Doğu Grubu’nun kurucularından Eyüp Özeren, sağlık çalışanları ve hekimlerin en önemli sorununun değersizleştirilme olduğunu belirterek, “Sağlık çalışanları ve hekimler olarak en önemli sorunumuz değersizleştirilmek. Değersizleştirme boyutunun ortadan kalkması lazım.” diyerek sağlık çalışanların sorunlarına dikkat çekti.

”HEKİMLERİMİZ, BİZİM EN ÖNEMLİ DEĞERLERİMİZDİR”
Sağlık çalışanlarına yapılan şiddet ve değersizleştirmenin doktor göçünü artırdığını söyleyen Özeren, “Sağlıkçılara yapılan şiddetin ortadan kalkması lazım. Buna çözüm üretilmediği takdirde doktor göçü maalesef artarak devam edecek. Eylül ayında Türkiye’den yurt dışına giden hekim sayısı zirve oldu. Bu çok üzücü bir durum. Ben Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi köklü tıp fakültelerinden mezun olan hekimlerimiz yurt dışına gidiyor. Bu durum beni çok üzüyor. İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 75 öğretim üyesi istifa etti. Bunlar ‘neden istifa ediyor?’ diye araştırılması, üzerine gidilmesi lazım. Hekimlerimiz bizim en önemli değerlerimizdir. Benim gözlemlediğim kadarıyla hekimlerimiz ekonomik gerekçeden ziyade kendilerini değersiz hissettikleri için göç ediyorlar. Tabiki bu söylediğim her meslek grubu için geçerli. Her mesleği Allah yaratmıştır ve saygındır. Hiçbir mesleği değersizleştirmemek lazım” ifadelerini kullandı.

”DIŞ GÖÇÜN DURDURULMASI LAZIM”
Başkan Özeren “Yurt dışı göçünün ivedilikle durdurulması lazım. Yurt dışına giden insanlarımızı dinlediğimizde, ‘Türkiye’de değersizleştiğimi görüyorum. Bu nedenle mesleğimden istifa ediyorum ve gidiyorum’ cümlelerini duymak çok üzücü. Ben hekimlerin maaşının veya konumunun toplumun önünde konuşulmasını doğru bulmuyorum. Türkiye’de bazı gazeteciler konulara vakıf olmadan hekimlerin aleyhine değerlendirmelerde bulunarak mesleği küçültüyorlar. Bu davranışları hiç şık değil” ifadelerini kullandı.

HEM VATANDAŞIN HEM SAĞLIK ÇALIŞANLARININ HER TÜRLÜ KONFORU DÜŞÜNÜLMÜŞ

15 Bin metre kare alan üzerine kurulmuş olan hastanenin giriş katında bulunan vatandaşa kolaylık sağlayan bilgilendirici yön levhaları, danışma masası, halkla ilişkiler bölümü, kafeteryası, dışarıda ise açık ve kapalı otoparkları ile hastaların her türlü konforu düşünülmüştür. Aynı zamanda 15 katlı hastanenin 4. katında yer alan, hastalar için dinlenme hoş vakit gecirme alanı olarak düşünülen ‘Elit Salonu’ özel olarak dizayn edilmiştir. 5.katında ise sadece sağlık çalışanlarına özel yapılan dinlenme, etkinlik, toplantı salonu ile özel hastanelerde fark yaratmayı başarmıştır.

Ortadoğu Hastaneleri; Eryaman, Gölbaşı ve Yenimahalle olmak üzere 3 şubesinde Başkentlilere kaliteli hizmet sunmaya devam ediyor.

 

Kaynak : 

 


Dr. Eyüp Özeren: “Türkiye, aşı üretiminde bağımsız olmalı”

Ankara’nın saygın sağlık kurumlarından Ortadoğu Hastaneleri Grubu’nun kurucularından Dr. Eyüp Özeren, anadolugazete.com.tr’ye Eris varyantı, pandemi ve aşı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin kendi aşılarını üretmesi gerekliliğine vurgu yapan Özeren, “Aşıyı, faydası daha çok olduğu için kullanıyoruz.” dedi.

Ankara’da faaliyet gösteren Ortadoğu Hastaneleri Grubu’nun kurucularından Dr. Eyüp Özeren, aşılama oranının artması ve aşı üretim kapasitesinin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Eris varyantı ile ilgili olarak şu anda pandemi söz konusu değil. Ancak böyle bir kapanma olursa tabii ki bu süreçte Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu ile birlikte çalışmalar yürütülür. Hastanemizde şimdiye kadar COVID aşısı ile ilgili bir müracaat olmadı.” şeklinde konuştu.

AŞI HAYAT KURTARIYOR
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu Dr. Eyüp Özeren, aşıların önemine değinerek, “Ben Ankara tıp fakültesini bitirdiğimde Amasya’da mecburi hizmetimi yaptım. O dönemde 1985’te 67 ilimiz vardı. Dünya Sağlık Örgütü’nün İstanbul Heybeliada’da gerçekleştirdiği 15 günlük aşı eğitim toplantısına her ilden bir temsilci doktor gelmişti. Ben de Amasya temsilcisi olarak katılım sağlamıştım. O dönemde Türkiye genelinde aşılanma oranımız yüzde 30’lardaydı. Amasya’da görev yaptığımda çocukken kızamık aşısı olmadığı için hayatını kaybetmiş kişilere şahit oldum. Yürütülen aşı kampanyası sonrası ülke genelinde aşılanma oranımız yüzde 75-80’lere çıktı. Bu vesileyle çok sayıda çocuklarımızı, insanımızı kurtardık. İşte bu yüzden aşı bizim çok önemli bir silahımızdır ve olmak zorunda.” ifadelerini kullandı.

DÜNYAYA AŞI SATAN BİR ÜLKEYDİK
Dr. Özeren, “En son Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’nden emekli oldum. Orada dünya çapında aşı uzmanlarımız vardı, aşı üretiyorduk. Biz dünyaya aşı satıyorduk fakat aşı üreten Hıfzıssıhha merkezimiz kapandı. Çok üzücü bir durum. Şu an geldiğimiz noktada dışarıdan aşı almaya çalışıyoruz. Oysaki kendimiz üretiyorduk. Dünyaya aşı üreten bir ülkeydik. Aşı üretimimiz II. Abdülhamid döneminde başlamış. Kuduz aşısını biz de üretip dünyaya satmışız. Yine aynı şekilde tetanoz aşısını üretmişiz. Bunun yanı sıra çok sayıda aşı ve serum üretmişiz.” dedi.

Türkiye’nin aşı üretimi konusunda ciddi bir potansiyele sahip olduğunu belirterek sağlık alanında bağımsızlığın savunulması gerektiğini ifade eden Özeren, “Ülke olarak neden aşı üretmeyelim ki. Kendi insanımız yani gidiyor, bakın Amerika’da kendi insanımız Nobel ödülü alıyor Aziz Sancar. Yine kendi insanımız Biontech aşısı üretiyor. Bu üretimler Türkiye’de de yapılabilir. Hızlı bir şekilde bunların hayata geçirilmesi gerekiyor.” diye konuştu.

Türkiye’nin aşı üretim kapasitesini geliştirmesi ve aşılama oranını artırması gerektiğine vurgu yapan Eyüp Özeren, sağlık sektöründe savunma sanayi gibi güçlü olması gerektiğini sözlerine ekledi.

HER İLACIN YAN ETKİSİ VAR
Eyüp Özeren, bazı yanlış bilgilerin aşı karşıtlığına yol açtığını ve bu bilgilerin doğru olmadığını belirtti. Aşıların, her ilacın ve ameliyatın yan etkileri gibi yan etkileri olabileceğine vurgu yaparak, aşının insanları korumak için kullanıldığını ve yüzde 100 bağışık yapma garantisi vermediğini söyledi. COVID-19 aşısı ile ilgili de açıklamalarda bulunan Özeren, “COVID aşısı olan kişilerde hasar kalıyor ya da ölüyorlar gibi söylemler yapıldı. Oysaki bunlar çok yanlış söylemler. Bakın her kullandığımız ilacın yan tesirleri, her ameliyatın bir riski olduğu gibi her aşının da bir yan etkisi vardır. Yüzde 100 aşı bağışık yapacak diye bir şey yok. Biz aşıyı faydası daha çok olduğu için kullanıyoruz.” şeklinde konuştu.

Dr. Özeren, aşılarının hayat kurtarıcı olduğunu, kendi kişisel deneyimleri üzerinden de paylaşarak, gribe karşı aşı olduğunu ve hastalarla temas halinde korunmanın önemli olduğunu açıkladı. Aynı zamanda, kendi insanlarının kanserle ilgili aşı geliştirdiğini ve Türkiye’nin aşı üretme potansiyeline sahip olduğunu belirtti.

Kaynak: