Entelektüelliğin günümüzde birden çok tanımı vardır. Entelektüel aydın veya münevver, zekasının ve analitik düşünme yetisini mesleği gereği ya da kişisel amaçlarına erişmek için kullanılan kişi demektir. Bir diğer kelime anlamı ise kapsamlı bilgi ve birikim gerektiren soyut konularla derinlemesine ilgilenen kişidir. Mesleği bilgi üretmek veya yaymak olan kişidir. Kültür ve sanat konularında uzman kabul edilen, bu konulardaki bilgisi birikimi kültürel bir otorite olmasına olanak sağlayan ve toplum karşısında çeşitli konularda değerlendirme yapan kişidir.

Entelektüel kelimesinin kökeni Latince anlamak sözcüğüne dayanır. Geçmişte tahsilli, bilgili kişiye münevver denirdi. Daha sonradan Aydın sözcüğü ‘’kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli’’ anlamına kullanılmaya başlandı.

 

 

  1. Vicdanı / merhameti vardır.
  2. Görgü kurallarına uyar.
  3. Kul Hakkı /kamu Hakkı yemez, hak gasp etmez.
  4. Gıybet/ Dedikodu yapmaz.
  5. İftira / dil ile işlenen cinayettir, atmaz.
  6. İnsan ayırmaz.
  7. Mütevazıdir, Alçakgönüllüdür.
  8. Önyargıları yoktur, suçlamaz, yargılamaz.
  9. Hainlik etmez.
  10. Kendini övmez, böbürlenmez.
  11. Yalaka değildir, kula kulluk etmez.
  12. Tüm inançlara saygılıdır.
  13. Kendi dünya görüşünü dayatmaz.
  14. Gereksiz, boş konuşmalar yapmaz.
  15. Yapmacık değildir.
  16. Güvenilir/ yalan söylemeyen- sözünde duran- emanetini koruyan insandır.
  17. Kibar, zarif zarafetlidir.
  18. Akleden, düşünendir.
  19. Aklına, kalbine ahlakına sorarak hareket edendir.
  20. Bilim, Din, Felsefe dengesini kurandır.

Üniversitede en çok sevdiğim hocanın odasındayım. Bana, “Ne olmak istiyorsun?”dedi.

“Entelektüel olmak istiyorum” dedim.

“Senden entelektüel olmaz” dedi.

Şaşırmıştım, sonra kırılgan bir ses tonuyla; “Dersinizi geçmeme rağmen, sürekli dersinizdeyim. Okulda en çok okuyan, araştıran ve tartışmalara giren, hep benim?” dedim.

“Senden entelektüel olmaz dedi.”

Çok kızmıştım! Doç. tezlerin konularını bile ben öneriyorum, dedim. Prof. gülümseyerek geriye yaslandı; senden çok iyi bir araştırmacı olur ama entelektüel olmaz. Nedenine gelince, sana entelektüel olamazsın dediğimde bana bir entelektüel gibi “ Niçin olmaz? ” diye sormadın, aksine alındın ve hiddetlendin. Yazarlık bilgi işidir.

Entelektüellik bilgi değil, davranış biçimidir. Bir insanın entelektüel olması için en az 3 kuşak ailesinin okuması gerekir.

Okulun önüne bak, hepsi son model araç dolu ve hocalara ait. Her sene model yenilerler. Gerçekten böyle bir yenilenmeye ihtiyaç var mı? Niçin bu şekilde yaşıyorlar, çünkü o unvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ne kadar yüksek olursa olsun, ruhları feodal bir köylü. Güçlerini topluma kabul ettirmek için böyle hava atmak zorundalar.

Gerçek bir entelektüel asla bu güdüyle hareket etmez.  Entel feodal köylülere artık diploma ve unvanda yetmez. Tıpkı paranın yetmediği gibi.

HZ.MUHAMMED/PEYGAMBER

  1. Hz. Peygamber’in misyonu; Devrim ve islah.
  2. İnsanlığa rahmet olarak gönderilen en son peygamberdir.
  3. Muhammed-ül Emin; dürüstlüğü ve güzel ahlakıyla çevresine örnek olan, güvenilir insan.
  4. Peygamberimizin Mekke dönemi devrim dönemidir ve bu dönemde insanın inşası söz konusudur.
  5. Medine Ensar halkı, peygamber davasının kamuya mal olmasına vesile olmuştur.
  6. Hukukun kaynağı ilahi olursa yaptırım gücü de o kadar büyük olur.
  7. “ Hakikati inkarda birbirleriyle yarışanlardan dolayı üzülme; onlar, Allah’a hiçbir zarar veremezler. “ Kur’an: Al-i İmran176
  8. Peygamberlik statüsü en yüksek olana, malı en çok olana verilmez, bu Allah’ın seçmesine bağlıdır.
  9. Allah, elçisi olarak dünyevi aidiyetleri olan birini tercih etmemiştir.
  10. Her insan kendi varlığıyla, kendi tuttuğu yerle, özgül ağırlığıyla bir anlam ifade eder.
  11. Adil olmayan şekilde yapılanlar ayrımcılıktır.
  12. Söylediklerimizin, önce kendi yaşamımızda temsili olmalı.
  13. İslah; var olanı iyileştirmedir.
  14. Peygamber vekil değildir, Allah’a vekâlet etmez.
  15. “ Allah bize kafidir; O, ne mükemmel bir vekildir!” Kur’an: Al-i İmran 173
  16. Peygamber iradesiyle çalışmaya, çabalamaya ve sonrasına tevekkül etmeyi başaralım.
  17. Allah’a şükretmeye çalışalım.
  18. “ Ben gücümün yettiği kadar islah etmekten başka bir şey istemiyorum. Başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na güvendim ve yalnız O’na yöneleceğim. “ Kur’an: Hud 88
  19. Rab herkesi kuşatan şemsiye bir kavramdır, burada kamunun yararı öne çıkmaktadır.
  20. Allah’ı sürekli yanında hissetmek aynı zamanda bir iş ahlakıdır.
  21. “ Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. “ Kur’an: Enbiya 107
  22. Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgileri ve emirleri tebliğ etmek, muhataplarını hak dine çağırmakla görevlendirilen yüksek vasıflı kimse.
  23. Doğumu 20 Nisan 571, ölümü 8 Haziran 632. 61 yaşında vefat etmiştir.
  24. Babası Abdullah’ı doğmadan 2 ay önce, annesi Amine’yi 6 yaşında kaybetti. Dedesi Abdülmüttalib’in yanında 8 yaşına kadar sonra da dedesi ölünce vasiyeti üzerine amcası Ebu Talib’in yanında kalmıştır.
  25. Gelmiş geçmiş en büyük insandır peygamber efendimiz, 15 asır geçmiş, milyonlarca, milyarlarca insan kendisini rahmetle anıyor, salavat getiriyor, hiçbir insana nasip olmayacak bir şereftir bu.

“ Şüphesiz ki sana Kevser’i/ bolluk, çokluk, bereket verdik. Rabbin için salât/ ibadet et ve kurban kes! Şüphesiz ki asıl/ hayırdan yana soyu kesik olan, sana kin duyandır. “ Kur’an: Kevser Suresi

 

1.Oğuz Yabgu Devleti 776’da Seyhun Nehri boylarında, Aral Gölü çevresinde kurulmuştur.

2.Son yapgusu ya da hanı Şah Melik’in/ Kılıç Arslan’ın 1042’de ölmesi ile tarih sahnesinden silinmiştir.

3.Günümüz Kazakistan Cumhuriyeti’nin güneyinde Seyhun Nehri/ Sirdarya Nehri ve çevresidir.

4.Burası Anadolu Türklüğünün tarihi ve kültürü açısından son derece önemlidir.

5.Oğuz Kağan Destanı burada başlar.

6.Dede Korkut Destanı’nın bazı bölümleri bu bölgede teşekkül etmiştir.

7.Alpamış Destanı’nın mekanı da bu çevredir.

8.Andolu Türklüğünün temeli, özgeçmişi, şifresi Oğuz Yabgu Devleti’ne dayanır.

9.Neredeyse üç asır hüküm sürmüş bir Türk devleti olmasına rağmen Oğuz Yabgu Devleti yok sayılmıştır.

10.Oğuz yabgu Devleti kurulduğu bölge; Cimkent, Sayram, Farab, Türkistan, Sığanak, Cebd, Yenikent, Kızılorda, Aral Gölü çevresi…

YÖNETİCİLERE 50 ALTIN ÖĞÜT/ TALİMAT

  1. İnsanlar için kalbinde sevgi, merhamet, yardım ve iyilik duyguları besle.
  2. Sakın yüzüne karşı övülmeyi isteme.
  3. Yaptığın iyilikleri insanların başına kakma.
  4. Verdiğin sözlerden dönme.
  5. Açıklık kazanmayan/ şeffaf olmayan işlerde inat etme.
  6. Açıklık kazanan/ şeffaf olan konularda da gevşeklik gösterme.
  7. İşlerini zamanında yap.
  8. Ben tam bir kudret sahibiyim, ben emrederim, herkes de itaat eder diye düşünme.
  9. Zira böyle bir davranış kalbin fesadı, inancın zayıflaması ve felaketin yaklaşması ile sonuçlanır.
  10. Yükseklerde gezen bakışlarını yere indir.
  11. Şiddetini indir.
  12. Seni bırakıp giden aklını başına getir.
  13. Kendin hakkında, sana yakınlığı olanlar hakkında, insanlar hakkında adaletten kesinlikle ayrılma.
  14. Böyle yapmazsan zulmetmiş olursun.
  15. Allah’ın kullarına zulmedenlere karşı, mazlumların davacısı bizzat Hazreti Allah’ın kendisidir.
  16. Dünyada zulüm kadar, Allah’ın lütuflarını yok edecek ve kahrını hızlandıracak bir şey olamaz.
  17. Canan-ı Hak, zulüm altında inleyenlerin beddualarını işitir ve zalimleri ise gözetleyip durur.
  18. Toplumun alt kesimleri için, her türlü çareden mahrum olanlar için, felaketzedeler için, engelliler için Allah’tan korkmalı, hem de çok korkmalısın.
  19. Bu kesimde halini söyleyen de var, söyleyemeyen de.
  20. Allah, bunları korumak için seni görevlendirdi, onların haklarını çok iyi koru.
  21. Cümlesinin hakkını gözetmek sana emanet edilen bir vazifedir.
  22. Yakınlarından hiçbirine devlet imkanlarından yararlanma hakkı verme.
  23. Alkışa ve yersiz övgüye izin verme.
  24. Böyle şeyler seni büyüklenmeye sevk eder.
  25. Ve kibire yaklaştırır.
  26. Stokçuluğa engel ol.
  27. Ticaret uygun fiyatlar çerçevesinde yapılmalıdır.
  28. Müşavirler içinde en çok onu beğenmelisin ki; sana acı gerçekleri herkesten çok o söylesin.
  29. Yanlış işler için sana yağcılığa kalkıp teşvik etmesin.
  30. Memleketin yararına olan işleri belirlemek ve insanlara huzur, güven, doğruluk, iyilik sağlayan uygulamaları devam ettirmek için Alimler/ Bilim İnsanları ve Arifler/ Akil İnsanlar ile sürekli olarak görüş ve onlara danış.
  31. Hiddetine, öfkene, eline ve diline hakim ol.
  32. Tehlikeden, beladan, felaketten uzak dur.
  33. Şiddetini tehir et ki öfken geçsin.
  34. İradene sahip ol.
  35. Şunu bunu gammazlayandan uzak dur, sözlerine sakın hemen inanma.
  36. Gammaz ne kadar saf görünürse görünsün, yine de hilekardır.
  37. Sana danışman olacakların en kötüsü, senden önce yanlış iş yapmış olanlarla işbirliğinde bulunmuş kimselerdir.
  38. Tayin edeceklerin konusunda dikkatli ol.
  39. En çok menfaat düşkünleri, kişisel çıkarları için göreve taliptirler.
  40. Sakın şahsi yakınlıkla veya başkalarının etkisi altında kalarak hiçbir kimseye görev verme.
  41. Çünkü bencillik ve tarafgirlik, insanları zulüm ve ihanete götüren iki sebeptir.
  42. Görev verirken iyi yetişmiş,
  43. Tecrübeli,
  44. Ahlaklı,
  45. Namuslu,
  46. Şerefli insanları araştır.
  47. Bunlar açgözlülüğün cazibesine en az kapılır ve işleri en isabetli şekilde yaparlar.
  48. İnsanlardan uzak durma.
  49. Hak yolunda çalışan, geniş gönüllü bir insansan, halktan uzaklaşmanın ne anlamı var?
  50. Senin görevin halkın ihtiyaç ve isteklerini göz önüne almak ise, halk tarafından sana arz edilecek şikayet ve taleplerin seni ürkütmemesi gerekir.

Hz. Ali

Devlet Başkanı

 

 

ENTELEKTÜEL MEDENİ/ UYGAR İNSANIN ÖZELLİKLERİ

 

  • Vicdanı / merhameti vardır.
  • Görgü kurallarına uyar.
  • Kul Hakkı /kamu Hakkı yemez, hak gasp etmez.
  • Gıybet/ Dedikodu yapmaz.
  • İftira / dil ile işlenen cinayettir, atmaz.
  • İnsan ayırmaz.
  • Mütevazıdir, Alçakgönüllüdür.
  • Önyargıları yoktur, suçlamaz, yargılamaz.
  • Hainlik etmez.
  • Kendini övmez, böbürlenmez.
  • Yalaka değildir, kula kulluk etmez.
  • Tüm inançlara saygılıdır.
  • Kendi dünya görüşünü dayatmaz.
  • Gereksiz, boş konuşmalar yapmaz.
  • Yapmacık değildir.
  • Güvenilir/ yalan söylemeyen- sözünde duran- emanetini koruyan insandır.
  • Kibar, zarif zarafetlidir.
  • Akleden, düşünendir.
  • Aklına, kalbine ahlakına sorarak hareket edendir.
  • Bilim, Din, Felsefe dengesini kurandır.

 

Kültür; toplumlarda yaşayan insanlar tarafından yaratılır, yaşatılır ve ortaklaşa paylaşılır. Paylaşılan ve kabul edilmiş olan tutum ve değerler o toplumun kültürüdür. Kültür zamanla değişime uğrar. Bu değişimler insanda, toplumda ve onun oluşturduğu kültüre yansır. İnsan her şeyden önce bir doğa varlığıydı ve başlangıçta doğa ile uyum içinde yaşamını sürdürmekteydi. Yaşam gereksinimlerini doğadan toplayıcılık yoluyla karşılıyordu. Bundan sonraki aşamada, insan araç-gereç (alet) yaparak diğer doğa varlıklarının karşısında farklılaşmaya başladı.

Bedensel eksikliklerini alet üreterek gideren insan, artık doğrudan doğruya doğaya değil, ürettiği araç-gerece bağlı olarak yaşamını kurmaya ve doğayı değiştirip dönüştürerek kendisi için kılmaya başlamıştı. Böylelikle insan, yaşamak için zorunlu görevlerini doğa- dan ürettiği sayısız araç-gerece yükleyerek, içinde rahatça yaşayıp düşüncesini geliştirecek yepyeni bir doğa meydana getirmişti. Söz konusu araç-gereçler ilk kültür nesneleri olarak nitelenebilir. Bu araç gereçler, hem doğanın sunduğu olanakları hem de insan gereksinimlerini bir arada, kendi üzerinde yansıtır. Bu nedenle araç-gereçler, bir yönüyle doğayı değiştirir ve dönüştürür, diğer bir yönüyle de onu kullanan insanı dönüştürüp değiştirir. Yeni gereksinimler ortaya çıktığında ise, insan yeni araç-gereçler oluşturur ve geliştirir. İşte bu olgu kültür denilen üretimin temel olgusudur. Görüldüğü gibi burada doğa, insan ve ikisi arasındaki somut ilişki olan araç-gereç arasında üçlü bir etkileşim söz konusudur.

İnsanın üretim biçiminin üçüncü evresinde, tarım karşımıza çıkmaktadır. Tarım döneminde, doğa ürünleri artık insanın denetiminde ekilmekte ve biçilmektedir. Bu ise, bugünkü anlamda kullandığımız culture (kültür, ekin) kavramının köküdür. Toprağa yerleşme insan-insan dayanışması gereğini doğurmuş ve insanlık toplumsallaşma sürecine girmiştir.

İnsan-doğa ilişkisinde nesnel ürünler ortaya konduğu gibi, insan-insan ilişkisinde de toplumsal kültür nesneleri ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda kültür için, insanın, doğa ve toplum ilişkilerinde yaptığı üretimlerin toplamı ve onları kullanma biçimidir şeklinde bir tanım yapılabilir. Bu üretimlerin nesilden nesile aktarımı, biriktirme ve gelişmeyi içinde barındıran tarihsel bir sürecin oluşmasına neden olmuştur.

İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,

İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu,

Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğunu,

Birleşmiş Milletler halklarının, Birleşmiş Milletler Kuruluş Belgesinde, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını,

Üye Devletlerin, Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiklerini,

Bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını göz önüne alarak,

Bütün halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü olarak bu insan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder; öyle ki,

Her birey ve toplumun her organı bu Bildirgeyi daima gözönünde bulundurarak, bu hak ve özgürlüklere saygının yerleşmesini amaçlayan eğitim ve öğretim yoluyla; ve hem üye Devletlerin halklarında hem de egemenlikleri altındaki halklarda bu hak ve özgürlüklerin evrensel ve etkin olarak tanınmasını ve gözetilmesini amaçlayan ulusal ve uluslararası tedrici önlemler alarak çaba göstersinler.

Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vic- danla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.

İnsan hakları bildirisi 30 maddeden oluşmaktadır.

Fransız Devrimi (1789)

1789 Fransız Devrimi’nin ardından, insan haklarını korumak amacıyla Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi yayımlandı. 26 Ağustos 1789’da Fransa Ulusal Meclisi’nde kabul edilen 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, 1791’de kabul edilen Fransız Anayasası’na önsöz olarak eklenmiştir.

Madde 1: İnsanlar, hukuken özgür ve eşit doğar ve yaşarlar.

Çevrede olup bitenleri takip etmek, anlamlandırmak, gelişmek için adımlar atmak genel kültür üzerinde etkilidir. Gelişmek ve ilerlemek, sadece okullarda diploma almak- tan çok daha ileri bir kavramdır. Öyleyse sadece yiyip içip gezerek, üniversite eğitimi alarak genel kültürümüzü artırabilir miyiz? Herkes kültürlü olmak ve dikkat çekmek ister. Sorulan sorulara yanıt verebilmek, konuşulan konular üzerine mantıklı fikirler yürütebilmek, kendi bakış açılarımıza sahip olabilmek için genel kültür seviyemizin yüksek olması gerekir. Genel kültür nasıl gelişir diye soracak olursanız aslında bunun birbirinden farklı yolları bulunuyor. Fakat bu aşamada ailenin ve çevrenin etkisi çok fazladır kültürlü olmak için mutlaka aileden çevrenizden bir kültür aktarımı şart. Bu konuda İlber Ortaylı’nın da bir konuşması var onu da aktarmak istiyorum.

‘’Her şey kitapla olmaz. Mutlaka aileden biri göstermeli. Eğitimin önemi bu, eğitim bir çevre yaratacak çevren çok önemli. Hocasız eğitim olmaz. Ve daima eğitimde para önemli ama asıl önemli olan aile. Entelektüel olmak için üç tane üniversite bitirmelisiniz dediler ama kendinin bitirmesi değil deden, baban ve sen üniversite bitirdiğinde oluyor. 3 nesil. Ailede üniversite bitiren ilk kişi ilk okul mezunu oluyor. İkinci nesil lise, üçüncü nesil üniversite ondan sonraki nesil okuduğu zaman oluyor. Yani burada aile çok önemlidir. Kendisini bir şey olmaya adayan, vakfetmeye adayan kişi bir eğitimin, aileden aldığı kültürün ürünüdür. Bizim şu anda ki en büyük sıkıntımız ailelerin eğitimsizliği.’’

Bunların dışında genel kültür artırmak için yapılacak bir çok şeyde bulunmakta;

Kitap okuyun.

İlgi alanlarınıza yönelik araştırmalar yapın.

Kaliteli yapım olarak kabul edilen filmleri izleyin.

Tiyatro, sergi ve müze gezilerinizi ihmal etmeyin.

Online dersler alarak kişisel gelişim sağlayın.

Çeşitli müzik türleri hakkında bilgiler edinin.

Enstrüman çalın ya da farklı hobiler edinin.

Yeni öğrendiğiniz bilgileri not edip arada okuyun.

Dünyanın en büyük hayvanı mavi balinadır.

Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan ilk Türk yazarımız Orhan Pamuk’tur.

Atmosferin en alt tabakası Troposfer’dir.

Telefonu Alexander Graham Bell icat etmiştir.

Güneşe en yakın gezegen Merkür’dür.

Uzaya ilk giden canlı köpektir.

Dünyanın en yüksek dağı Everest olarak bilinse de Pasifik Okyanusu’nun tabanında yükselen Mauna Kea dağı aslında Everest’ten daha yüksek bir dağdır.

Dünyanın yuvarlak olduğu fikrini ilk ortaya atan kişi İyonyalı filozof ve matema- tikçi Pisagor’dur.

İlk Dünya Haritasını çizen Piri Reis Türk denizci ve kartograftır (haritacı). Osmanlı Donanmasında birçok deniz savaşına katılan Piri Reis, dünyaca ünlü “Kitab-ı Bahriye” isimli kitabında yazarıdır.

Aya ilk ayak basan kişi Neil Armstrong dur. Neil Armstrong 16 Temmuz 1969 tarihinde Apollo 11 uzay aracı ile uzaya çıkmış ve uzaya ilk ayak basan kişi olma unvanı kazanmıştır. Aya ilk ayak bastığında ‘Benim için küçük ancak insanlık için dev bir adım’ demiştir. Aya bıraktığı ayak izi ise aydaki atmosferik ortamdan dolayı silinmemiştir.

Telefonu icat eden kişi Alexander Graham Bell’dir. Bell’in annesi doğuştan sağırdı. Babası ve dedesi yıllarca işitme engelliler için çalıştı. Özellikle babası, işitme engellilere duymasalar bile konuşmayı öğretmenin yollarını geliştirmeye çalıştı. Bell’i bu sebeplerden ötürü işitme engellilerin sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışırken telefonu icat etmiş oldu.

Beton, sudan sonra yeryüzünde en çok kullanılan ikinci maddedir

Bir renkli kurşun kalemin bitebilmesi için 56 kilometrelik çizgi çizmek gerekir.

Her yıl sadece Londra’nın metro istasyonlarında unutulan şemsiye sayısı 75 bindir.

İspanya milli marşı sadece melodiden oluşur, sözleri yoktur.

Hareket hâlindeki insanın ayak baş parmakları vücut ağırlığının yaklaşık %40’ını taşır.

Eski Mısır rahipleri vücutlarındaki bütün kılları tıraş etmek zorundaydı. Kaşlar, kirpikler de dâhil.

Uzaktan kumanda, ilk defa 1948 yılında Amerika’da kullanıldı. Televizyonlara kablo ile bağlı olan kumandanın görevi sadece ekran görüntüsünü büyütüp küçültmekti.

Dünyada yazımı en uzun sürmüş kitap, Johann Wolfgang von Goethe’nin yazdığı Faust’tur. Yazmaya 21 yaşında başlamış ve 36 yıl sonra bitirmiştir.

Guinness Rekorlar Kitabı, insanların rekorlarının yazılı olduğu bir kitaptır. İlk defa kendi rekorunu da kitaba yazmıştır. Bu kitabın kendi rekoru ise dünyada en çok çalınan kitap olmasıdır.

Kapalı Maraş’ın yaklaşık 2 km’lik kısmı ve sahilin arka caddesi olan Demokrasi caddesi, 8 Ekim 2020’de halkın ziyaretine açılmıştır.

45 otel, 60 apartman otel ve 10 binin üzerinde yatak kapasitesiyle tam bir turizm cennetidir.

Akdeniz’in Las Vegas’ıdır.

3 binden fazla işyeri vardır.

99 eğlence merkezi vardır.

25 müzesi vardır.

24 sinema ve tiyatro merkezi vardır.

21 banka vardır.

2 spor tesisi vardır.

Maraş Bölgesi; hareketli, canlı ve cıvıl cıvıldır.

1974

Nüfusu 1 milyon.

Yüzölçümü 2.678 km2

Komşu iller; Afyonkarahisar, Konya, Ankara, Bolu, Bilecik, Kütahya.
İlçeleri; Alpu, Beylikova, Çifteler, Günyüzü, Han, İnönü, Mahmudiye, Tepebaşı, Sarıcakaya, Seyitgazi, Sivrihisar, Odunpazarı.
Tarihi Odunpazarı Evleri, Odunpazarı Modern Müzesi.
Porsuk Çayı, gondol turu ile keyifli bir gezi deneyimi yaşayabilirsiniz.
Sazova Bilim Sanat ve Kültür Parkı, TÜVK Dünyası Bilim Kültür Sanat Merkezi.
Eti Sualtı Dünyası.
Lületaşı Müzesi.
Şelale Parkı, Kentpark, Balmumu Heykeller Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Kurtuluş Müzesi.

Gelişen ve değişen dünyada, her alanda olduğu gibi sağlık alanı da, insanlar için gelişmeye devam etmektedir. İnsanlar artık, bulundukları ülkenin olanaklarına bağlı kalmadan, sağlık hizmeti almak için başka bir ülkeye seyahat etmektedir. Bu durum sağlık turizmi olarak adlandırılmaktadır.

Sağlık turizmi, insanlar için oldukça önemli bir durumdur. İnsanlar, sağlıklarına kavuşmak, sağlıklarını korumak veya geliştirmek için güvenli bir sağlık kapısı arayışı içindedir.

Türkiye, eşsiz ve stratejik coğrafi konumu ile Avrupa, Asya ve Orta Asya’ya sınırı bulunan iki kıta arasındaki kavşak noktasıdır. Birçok ülkeden uçakla kolay ve kısa sürede ulaşılabilir. Türkiye, geçmişinden gelen misafirperverlik geleneğini medikal turizm hizmeti anlayışıyla birleştirmiştir. Sağlık turistinin Türkiye’ye ayak basmasından itibaren, evine uğurlanana kadar ihtiyaç duyabileceği her türlü hizmet, uzman sağlık personeli ve acente yetkilileri tarafından karşılanmaktadır.
Türkiye’de sağlık turizmi tarihçesine bakacak olursak;

—  1990 – 2000 yılları arasında, sağlık turizmi konuşulmaya başlanmıştır.

  • 2000 – 2005 yılları arasında, sağlık turizmi medya gündemine girmiştir.
  • 2005 – 2008 yılları arasında, sağlık turizmi çeşitliliğinde medikal turizmi öne çıkmıştır.
  • 2005 – 2010 yılları arasında, STK, kamu ve özel sektörde sağlık turizmi farkında lığı oluşmuştur.
  • 2010 – 2014 yılları arasında, stratejik eylem planında yer almıştır.  2010 yılında, Sağlık Bakanlığı Sağlık Turizmi Koordinatörlüğü kurulmuştur.
  • Yine 2010 yılında sağlık turizmi ile ilgili ilk mevzuat değişikliği yayınlanmıştır.
  • Sağlık Turizmi Sağlık Bakanlığının, 2023 vizyonuna girmiştir.
  • Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’nin sağlık turizmi potansiyeline işaret etmiştir.
  • Hükümet politikası haline gelmiştir.
  • Bunlara ek olarak, Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi (THTC), 2005 yılında sağlık turizmi faaliyetlerini geliştirmek ve ulusal çabaları birleştirmek amacıyla kurulmuştur.

Sağlık turizminin sadece hastanelerde tedavi için gidilen bir turizm çeşidi olarak değerlendirilmemesi gerekir.

Sağlıklı yaşam sunan her türlü turizm, sağlık turizmi kabul etmek gerekmekle birlikte sağlık turizmi 3 ana başlıkta değerlendirilmektedir.
Bunlar;

1.Tıp Turizmi,

2.Termal Turizmi,

3.Yaşlı ve Engelli Turizmidir.
Sağlık turizminin birçok sebebi vardır. Yapılan araştırmaların sonucu olarak bunları kısaca incelemek gerekirse ülkelerin yüksek teknolojileri içeren sağlık hizmetinin yokluğu veya azlığı, daha kaliteli sağlık hizmeti alınması,tedaviyle birlikte tatil yapma arzusu, sağlık hizmetlerinin kendi ülkelerinde pahalı olması, kendi ülkesinde herhangi bir sebepten dolayı ameliyatının bilinmesini istenmemesi, Ülkesinde iklim ve coğrafi olarak tatil için kısıtlı imkan olduğu durumlarda yapılan turizm hareketliliği, çoğunlukla termal tesisin ve termal Turizm imkanlarının çok olduğu bir ülkede tatil yapma talebi, Kronik hastaların, yaşlıların ve engellilerin başka ortamlara gitme ve tedavi olma isteklerinin oluşması, Uyuşturucu ve farklı bağımlılıkları olan kişilerin farklı veya daha uygun ortamlarda olma istekleri, Kişinin hayata tutunma ve yaşam isteği. Sağlık turizmini kısaca özetlemek gerekirse insanların daha iyi imkanlar da sağlık hizmetleri almak için yaptıkları seyahatler diyebiliriz. Bununla birlikte sağlık turizmi dünya da ve ülkemizde oldukça hızlı gelişmekte ve önem kazanmaktadır.

Türkiye’de daha önceleri yalnızca özel hastanelerde yoğun olarak hizmet verilen sektör olan sağlık turizmi, günümüzde kamu hastaneleri ve üniversitelerde alt yapı güçlendirilmesi ile daha yaygın hale getirilmektedir.

2019 yılında sağlık turizmi ve turistiğin sağlığı kapsamında ülkemizde 701.046 hasta sağlık hizmeti almıştır.

2020 yılında yaşanan küresel salgın sebebiyle sağlık turisti sayısında gözle görülür bir azalma meydana gelmiştir.

2021 yılında 670.730 kişi sağlık hizmeti almış,

2022 yılında toplam 1.258.382 kişi sağlık hizmeti almıştır.

2023’ün ilk  iki çeyreğinde toplam 746.290 kişi sağlık hizmeti almak için ülkemize gelmiştir.

Uluslararası hastaların en çok tercih ettiği klinik branşlar sırasıyla; Plastik Cerrahi, Çene Cerrahisi, Kadın hastalıkları, iç hastalıkları, göz hastalıkları, tıbbi biyokimya, genel cerrahi, diş hekimliği, ortopedi ve travmatoloji, enfeksiyon hastalıkları ve kulak-burun-boğaz, şeklindedir.

Ülkemizde son 20 yılda yapılan özel ve kamu hastaneleri teknolojik donanım ve fiziki şartlarıyla batı ülkelerini aratmayacak bir yapıdadır. Ayrıca termal turizm olarak kaynak açısından dünyada yedinci, Avrupa da birinci sıradayız. Bu alanda çok donanımlı ve köklü termal oteller hızla yapılmaya başlanmıştır. Hastanelerimizdeki batı standartlarındaki sağlık hizmetlerini ve termallerini kendi insanımıza sunduğumuz gibi çevremizde yaşayan tüm insanlara sunuyoruz.

Ülkemize de yapılan sağlık turizmi yapılan araştırmaların sonucu olarak ülke sıralaması su şekildedir Almanya, Hollanda, Fransa, Türk Cumhuriyetleri, Avusturya ve Orta Doğu Ülkeleridir. %70’i bu ülkelerden gelmektedir. Yapılan araştırmalar sonucu gelen bu hasta sayılarının %92 gibi büyük bir bölümü özel hastaneleri tercih etmektedir. Yine yapılan araştırmalar sonucu olarak Göz, Diş, Ortopedi, Kardiyoloji, Onkoloji, Plastik Cerrahi ve Beyin Cerrahisidir ve %80’i bu branşlara gelmiştir.

Son yıllarda özel sağlık hizmetleri de hızla gelişmeye başlamıştır. Türkiye; modern hastaneleri, yetişmiş insan gücü, alanında uzman doktorları, teknolojik altyapı ve tecrübe birikimi ile Avrupa standartlarında hizmet vermektedir. Türkiye’deki birçok özel hastanenin hizmet kalitesi dünyaca ünlü akreditasyon kuruluşlarınca onaylanmıştır. Bu bağlamda Türkiye, dünyada ikinci sıradadır. (Türkiye de akredite olmuş 42 onaylı sağlık kuruluşumuz vardır.)

Türkiye coğrafi konumu, sahip olduğu sağlık kuruluşları, sektördeki yetişmiş ve eğitimli insan gücü, kaplıcaları ve doğal güzellikleri ile Sağlık Turizmi açısından bir çekim merkezidir. Hem tarihi ve kültürel zenginliği, hem de sağlık alanındaki gelişmişlik seviyesi ile Türkiye, dünyanın on gözde ülkesinin içinde yer almaktadır.

Türkiye, ileri teknoloji kullanan ve fiyat avantajı sunan sağlık tesisleri ile Sağlık Turizminin parlayan yıldızıdır. 2008 yılından 2023  yılına kadar ülkemizi sağlık turizmi için ziyaret eden hastaların sayısı her yıl sayısını ikiye katlayarak hızlı bir yükseliş içindedir.

Bu doğrultuda Ülkemizi için sağlık turizmini önemli kılan muhtemel bazı hususlar şunlardır:

  • Sağlık Turizmi ülkemiz için  Yeni istihdam alanları ve niteliğini belirler.
  • Ülkemizin Ekonomik açıdan katma değerini yüksektir,
  • Ülkemizi Uluslararası arenada güçlü ülke imajı ve prestijinin artmasını  sağlar.
  • Ülkemizin Önemli bir  tanıtım ve reklam aracıdır.
  • Ülkemizi Olumlu yönde sosyokültürel etkileşim sağlayabilir,
  • Ülkemizdeki Turizmin dört mevsim, tüm yıla yayılmasını sağlar
  • Ülke Turizminin yapısını, boyutunu ve ticaret hacmini genişletir,
  • Ülkemizin Uluslararası iletişimi güçlendirir ve dostluklar kurmasına yardımcı olur.

Ülkemizde sağlık turizminin yükselişi için kuşkusuz ki Özel sağlık kurumlarının önemi oldukça büyüktür.

Bu alanda Ortadoğu Sağlık Grubu olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışmakta, Ankara’da ve İstanbul da bulunan sağlık kurumlarımızla hizmet vermekteyiz. Ankara’da  iki özel hastanemiz, tıp merkezimiz güzellik salonlarımız ve Ankara ve İstanbul’da bulunan Türklab laboratuarımızla akredite olarak, ulusal ve uluslar arası düzeyde, ülkemizdeki hastalarımıza ve sağlık turizmi açısından gelen hastalarımız için 42 yıllık deneyimimiz ile tam donanımlı uluslararası sağlık hizmeti vermekteyiz.

Yenimahalle de bulunan hastanemiz 15000 metre kare alan üzerine 15 katlı, 140 maksimum yatak kapasitesinin %80’ini kullanmakta olup, 5 ameliyathanesi, 40’tan fazla polikliniği, 2 doğum salonu, 8 yenidoğan yoğun bakım ünitesi, 25 yoğun bakım ünitesi, tümü özel ve suit odalardan oluşmakta olan hasta odaları ve 400’den fazla çalışanıyla faaliyettedir.

Günlük yaklaşık 1500 hastaya hizmet verme kapasitesi bulunan hastanemiz ortalama olarak 1000 hastaya hizmet vererek kapasitesinin %80’ini aktif olarak kullanmaktadır. Hastanemizde aylık 500 den fazla ameliyat gerçekleşmektedir.

Hastanelerimiz, sektörün de iyi yetişmiş ve eğitimli insan gücüne sahiptir. Yabancı dil bilen doktor ve sağlık çalışanlarıyla iletişim konusunda sorun yaşanmamaktadır. Sağlık turisti, kafasında oluşan her türlü soruya kolaylıkla cevap alabilir. Ayrıca ameliyat öncesi ve sonrasında gerek doktorlar gerekse hemşireler tedavi olan sağlık turistini yeterli düzeyde bilgilendirerek moral olarak iyi olmasını sağlamaktadırlar.

Sağlık turizmi açısından hastalarımızın tedavilerinin başlangıcından ülkelerine dönene kadar olan sürecinde güvenleri konforları ve hizmet kaliteleri açısından özel olarak ilgilenmekte ve tedavilerini tamamlamaktayız.

Yine Ankara İncek hastanemiz Türkiye’de bir ilk olan tam teşekkürlü fizik tedavi ve Rehabilitasyon hastanesidir. Hastanemiz 7500 metre kare yeşil alan üzerine kurulmuş, 182 yatak kapasiteli bir hastanedir. Hastanemiz bütüncül tedaviyi ilke edinmiş Rehabilitasyon hastalarını fizik tedavinin yanı sıra nöroloji, psikiyatri, kardiyoloji, dahiliye, cildiye, radyoloji ve laboratuar desteklerini de ekleyerek tedaviyi tam kapsamlı olarak ele almıştır.

Hastanemiz ileri derecede teknoloji donanımına sahip cihazlarımızla ve bunun yanı sıra, konusunda en iyi doktorlarımız, fizyoterapistlerimiz ve yardımcı sağlık personelleri ile hastalarımızın tedavilerini güçlendirmeyi ilke edinmiştir.

Çok uzun süreli tedavi gerektiren rehabilitasyon hastaları ve hasta yakınları için bu süreç maddi ve manevi zor bir dönemdir. Biz bu süreci tam anlamıyla bütüncül bir tedavi olarak görmekte ve hastalarımızın bu zorlu sürecini kolaylaştırmak için elimizden geleni yapmaktayız.

Hastanemizde; Rehabilitasyonlu havuz tedavisi(hidroterapi), hasta ve hasta yakınları için  art terapi, sosyal faaliyetler, el-göz koordinasyonu, hasta ve hasta yakınları için   ebru sanatı, seramik çalışması, müzik dinletisi ve birçok sanatsal faaliyetler ile ruh sağlığını ve beden sağlığını koruma ve geliştirmeyi amaç edinmiştir.

Konuşma terapisi, yutma terapisi, denge problemlerini oyun oynayarak ortadan kaldırmak adına sanal oda, iş kazaları ve el-kol rehabilitasyonu için ergoterapi odası,

300 metre kare üzerinde rehabilitasyon salonlarımızla hizmet vermekte ve hastalarımız için tüm bu tedaviyi paket olarak vermekteyiz.

Hastanemizi Ortadoğu sağlık gurubuna eklediğimizden itibaren tedavi sürecimizde bir çok başarı hikayemiz olmuştur. Sadece göz teması olan ve solunum cihazına bağlı gelen bir çok kronik rahatsızlığı olan ve  yatak yaraları ciddi boyutlarda ilerlemiş hastalarımızı, 1- 2 yıllık tedavi sürecinden sonra  baston ile yürüyerek uğurlamanın haklı gururunu yaşıyor bunları sizinle paylaşmaktan onur duyuyoruz.

Başta ülkemiz ve tüm dünyada genel sorun gibi görünen, insani duygularımızın esaretin de  kaldığımız ama inkarda edemediğimiz, yatağa bağımlı hasta sorunu, yaşlı sorunu, rehabilitasyon hasta çokluğu sorunu artmaktadır. Biz bu sorunu yaşlı bakım evleri düşüncesiyle değil bedensel sağlık ve psikolojik sağlık olarak, işin uzmanları ile ele alıp hastalarımız için tedavi programları oluşturmanın onurunu yaşıyoruz.

Genel sorun olarak görünen bu konular tam bir sağlık sorunudur bunun bilincinde olmak ve hizmet vermekten onurluyuz..

42 yıldır önce insan ve sağlık diyerek hastalarımızın tercih ve değerlerine saygı duyarak hizmetimize bilimsel ve etik kurallara uygun olarak devam edeceğiz.

Ortadoğu Sağlık Grubu olarak, kaliteli ve ekonomik sağlık hizmetleriyle öncelikli olarak komşu ülkeler olmak üzere tüm diğer ülke vatandaşlarına sağlık turizmi kapsamında hizmet vermeye hazırız. İnanıyoruz ki; pek yakında, Sağlık turizmi konusunda dünyada bir numara olacağız.

Saygılarımla…

Dr. Eyüp ÖZEREN

Eski Vali Konağı’nda Dede Korkut’tan Pir Sultan Abdal’a, Karacaoğlan ‘dan Neşet Ertaş’a kadar söz ustalarının yaşamları, eserleri,

Geçmişten günümüze kullanılan müzik aletleri sergileniyor.

Bozkır’ın Tezenesi’nin sözleri, “ Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz, dünya senin vatanın mı yurdun mu?’’

Kültür Evi’nde büyük ozan Neşet Ertaş’ın heykeli her ziyaretçiye “ Hoş geldin “ diyor.

Kırşehir, dayanışmanın ve bilgeliğin şehri.

Anadolu fikriyatına yön vermiş pek çok şair, düşünür ve mutasavvıfın yetiştiği yer.

Cacabey Gökbilim Medresesi, UNESCO Dünya Mirasındaki mekan.

Kırşehir’in Terme, Karakurt, Bulamaçlı, Mahmutlu kaplıcaları var.

Ahi Evran, Aşık Paşa, Hacı Bektaş Veli, Şeyh Edebali, Yunus Emre.. Bu yörede yaşamışlardır.

Milli Mücadele Durağı; Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra Mustafa Kemal Paşa 21-22 Aralık 1919 da Mucur’da, 23-24 Aralık 1919 da Kırşehir’de konaklamış, büyük bir coşkuyla karşılanmış, destek almıştır.